Depresyonda Motivasyonu Geri Çağırmak

“Hiçbir şey yapmak istemiyorum” cümlesi çoğu danışanımın ağzından çıkar ve bu, tembellik değil depresyonun doğasıdır. Önce bu duruma eşlik eden suçluluk dilini yumuşatırız: “Yapamıyorum” demenin altında genellikle tükenmişlik, anlam kaybı ve ağır bir mükemmeliyetçilik yatar. İsim koymak, yükü yarıya indirir.
Davranışsal etkinleştirme burada ana araçtır. Günü mikroadımlara böleriz: 5 dakikalık yürüyüş, tek çekmecelik düzen, bir mesaj atmak… “Küçük” olanı küçümsemeyiz; çünkü beynin motivasyonu, tamamlanmış eylemin verdiği geri bildirimle beslenir. Zamanla adımlar uzar, ritim geri gelir.
Değerler çalışması motivasyonu ateşler: Neye hizmet etmek istiyorum? Hangi küçük davranış, bu haftaki değere bir santim yaklaşmamı sağlar? Tümüyle iyi hissetmeyi beklemek yerine, “iyi hissetmesem de” yapılabilecek minik eylemler planlarız. Siyah–beyaz düşünme yerini esnekliğe bırakır.
Uyku hijyeni, gün ışığı, düzenli beslenme ve hafif hareket; duygudurumun biyolojik zeminini dengeler. Sosyal temasları dozunda artırır, ruminasyonu sınırlamak için gün içinde kısa “düşünme pencereleri” belirleriz. Her gerileme, sürecin doğal parçası kabul edilir; hedef süreklilik, kusursuzluk değil.
Bir noktada danışan “İstemsizlik hiç geçmedi ama hareket edebildiğimi gördüm” der. İşte kırılma anı budur: duygu değişmese de davranış değişebilir ve bu, duyguyu arkadan dönüştürür. Depresyonun sisinde yön bulmak, tam da bu mikroadımlarla mümkün olur.